6-F RESMİ WEB SİTESİ
  Fen Ve teknoloji
 

 İÇ ORGANLARIMIZIN GÖREVİ ,

Böbrekler, akciğerler, karaciğer, deri ve kalın bağırsak atık maddeleri vücudumuzdan uzaklaştıran organlardır. Bu organlar atık maddeleri idrar, solunum, terleme ve dışkı yoluyla atar.  Eğer bu atık maddeler vücudumuzdan uzaklaştırılmadıkları takdirde zehirleyici olabilir. Bunun sonucu olarak vücudumuz görevlerini yerine getiremez.
Deri Vücudumuzdan suyun ve tuzun fazlasını terleme yoluyla dışarı atar.
Akciğerler Kan içindeki karbon dioksiti ve suyu soluk verme esnasında vücut dışına atar.
Karaciğer Proteinlerin sindirilmesi sonucunda oluşan zehirli bir maddeyi, daha az zararlı olan üreye dönüştürür.
Kalın bağırsak Su, safra ve besin atıklarının dışkı şeklinde vücuttan atılmasını sağlar.
Böbrekler Kan içindeki zararlı atıkları ve üreyi süzerek idrar şeklinde vücuttan uzaklaştırır.
Boşaltım Sistemimizi Oluşturan Yapı ve Organlar
Besin içeriklerinin hücrelerimiz tarafından kullanılması sonucunda atık maddeleroluşur. Oluşan bu atık maddeler hücrelerimizden kanımıza geçer. Atık maddelerle
kirlenmiş kanın vücudumuza zarar vermemesi için bir an önce temizlenmesi gerekir. Bu atık maddeler vücudumuzdan boşaltım yoluyla uzaklaştırılır. Tıpkı fabrikaların zehirli atıkları temizleyerek uzaklaştıran arıtma tesisleri gibi vücudumuzdan atık maddeleri uzaklaştıran ve boşaltım sistemi adı verilen bir sistem vardır.
Boşaltım sistemimiz; böbrekler, üreter, idrar kesesi ve üretradan oluşur. Böbrekler boşaltım sistemimizin önemli organlarından biridir.
Böbreklerin Boşaltım Sistemi İçin Önemi
Böbrekler: Bel omurlarımızın iki yanında yer alan organlarımızdır. Böbreğin şekli fasulyeye benzer. Yaklaşık uzunluğu 10 cm’dir. Böbreklerimizin görevi, vücudumuzun çeşitli faaliyetleri sonucu oluşan atık maddeleri kanımızdan süzerek uzaklaştırmaktır. Kanımızda atık maddelerin yanı sıra karbonhidratların, yağların ve proteinlerin sindirilmesi sonucunda oluşan küçük moleküller ile vitamin ve su gibi yararlı maddeler de bulunur. Öyleyse, böbreklerimizin kanımızı süzerken kanımızın içindeki yararlı maddeleri koruyup atık maddeleri uzaklaştırması gerekir. Peki böbrekler kanımızı süzerek nasıl temizler? Kanımız, böbreğimizin temel birimi olan nefronlar tarafından süzülerek temizlenir.
Her bir böbrekte, yaklaşık bir milyon nefron bulunur.
Nefronlar boşaltım maddelerini kandan süzer ve idrar oluşumunu sağlar, böylece kanımızı temizler. Peki, böbreklerimiz idrarı nasıl oluşturduğunu biliyor musunuz?
Ülkemizde böbrek nakli ihtiyacı karşılanabiliyor mu?
Ülkemizde yaklaşık 30 bin kronik böbrek yetmezliği hastası, haftanın üç günü diyaliz cihazına bağlı olarak “böbrek nakli olabilmek umuduyla” hayatını sürdürmeye çalışmaktadır. Ancak bu hastaların yılda sadece 600’ü bu imkânı elde edebiliyor. Ülkemizde bugüne kadar toplam 4800 böbrek nakli yapılmıştır. Yeterli sayıda organ bağışı yapılmadığından böbrek nakli ihtiyacı karşılanamamaktadır
Hastalara böbrek nakli nasıl yapılıyor?
Yaşayan bir insanın böbreklerinden birinin nakil ihtiyacı olan bir başkasına ameliyatla nakledilmesi şeklinde yapılır. Ayrıca beyin ölümü geçekleşmiş bağışçının böbreğinin alınarak ihtiyacı olan bir kişiye verilmesi yoluyla da gerçekleşir.
Önemli NOT:
Kanımız böbreğimizin temel birimi olan nefronlar tarafından süzülerek temizlenir. Böbreklerimizin kanımızı süzerek atıkları idrar şeklinde uzaklaştırır.

 

 

İSKELETİN GÖREVLERİ
1. Vücudumuza genel şeklini verir.
2. Hareket etmemizi sağlar.
3. Vücudumuza desteklik sağlar.
4. İç organlarımızı korur.
5. Vücudumuzun dik durmasını sağlar.


İSKELETİN KISIMLARI
1. Kafatası
2. Göğüs kafesi
3. Omurga
4. Kollar ve bacaklar
Kafatası : Yassı kemiktir. Beynimizi korur.
Göğüs kafesi : Kaburga kemikleri ile göğüs kemikleri göğüs kafesini oluşturur. Akciğerleri ve kalbi korur. Nefes alıp vermemize yardımcı olur.
Omurga : Omurga, omur denilen 33 kısa kemiğin birbirleri üzerinde dizilmesiyle oluşmuştur. Vücudumuzun üst kısmının ağırlığını taşır.
Kollar ve bacaklar: Çoğunlukla uzun kemiklerden oluşmuştur.

Canlıların tüm yaşam özelliklerini taşıyan en küçük yapı taşına hücre denir.İnsan vücudu hücrelerden oluşmuştur.Hücreler bir araya gelerek dokuları , dokulardan bir araya gelerek organları oluşturur.Organlarda bir araya gelerek organ sistemlerini , organ sistemleride canlıyı oluşturur.
     Değişik  şekildeki ve uzunluktaki kemiklerin birbirlerine bağlanmaları ile oluşan kemik yapıya iskelet denir.İskelet sistemi  beş  bölümden oluşmaktadır.1-Kafatası 2-Göğüs kafesi 3-Omurga 4-Kollar 5-Bacaklar
İnsan iskeletinde 206 tane kemik vardır.Kemiklerin yapısı farklıdır.Kemikler üçe ayrılır
1-Uzun kemikler:Bacak ve kollarda bulunur
2-Kısa kemikler  :El ve ayak bilek kemiklerinde,parmak kemiklerinde bulunur
3-Yassı kemikler:Kafatası ,omurga ,kalça, kaburga ve kürek kemiği yassı kemiklerdendir.
 
İSKELETİN GÖREVLERİ
1-Vücudun dik durmasını sağlar 2-Kaslarla birlikte vücuda şekil verir3-Kas ve eklemlerle birlikte vücudun hareket etmesini sağlar4-Organlara askı görevi yapar 5-Organları korur6-Vücudu oluşturan kemikler kan yapımına yardımcı olur.7-Mineral (kalsiyum,fosfor)  depo eder
KEMİĞİN YAPISI
Kemik Zarı:  Canlıdır,kemik hücrelerinin bölünerek çoğalması sonucu kemiğin kalınlaşmasını ,kırılma ve çatlamalarda kemiğin onarılmasını sağlamaktadır.
Sert  KemikDokusu:Kemiğin güçlü ve sağlam bölümüdür.Kalsiyum , fosfor gibi minerallerin depolanmasını sağlar
Sarı Kemik İliği:Uzun kemiklerin ortasındaki  boşlukta bulunur. Asıl görevi yağ depolamaktır.Kırmızı kemik iliğinin yetersiz kaldığı durumlarda kan hücreleri üretir
Kırmızı Kemik İliği:Süngerimsi kemik boşluklarında  bulunur.Kan hücreleri üretir.
 Süngerimsi Kemik Dokusu:Düzensiz boşluklardan oluştuğu için gözenekli bir yapısı vardır.
Kıkırdak:Kemiklerin uç kısmında bulunur .Kemiklerin sürtünerek aşınmasını engeller
                    EKLEM
Kemiklerin birbirine bağlandıkları yere eklem denir.Kemikler bükülemezler ama eklemler sayesinde bükelebilmektedir.Eklemler olmasaydı şimdi kolaylıkla yaptığımız yazı yazma,koşma , yürüme, eğilip kalkma hareketlerini yapamazdık.Eklemler arasındaki kaygan sıvı ve kıkırdak sayesinde kemikler aşınmaz. Her iki kemik birbirlerine eklem bağları ile bağlanmıştır.Üç çeşit eklem vardır.
Oynar Eklem:Canlıların hareketinin çoğunu sağlar. Kol ve bacaklarda bulunur.
Yarı Oynar Eklem:Hareketleri oynar eklemlere göre daha azdır.Omurgadaki eklemler
Oynamaz Eklemler:Hiç hareket etmeyen eklemlerdir.Kemiler bir birlerine testere dişi gibi bağlanmıştır.Kafatasındaki eklemler oynamaz eklemlerdir.
                          KAS
Vücudumuzun kemiklerini çekerek hareket etmemizi sağlayan ,isketletimiz üzerinde bulanan ve onu soran ipliksi yapıdır.Bu ipliksi yapılara lif diyoruz.Lifler bir araya gelerek kas demetlerini, kas demetleride  kasları oluşturur.Üç tip kas vardır.1-Çizgili kas :İsteğimizle çalışır.Hızlı kasılırlar ve çabuk yorulurlar.Kırmızı renklidirler.Kol ,bacak ve omurgadaki kaslar çizgili kastır.2-.Düz Kaslar:İsteğimiz dışında çalışırlar.İç organların yapısında bulunurlar.Yavaş kasılırlar ve yorulmazlar.Beyaz renklidir.Mide kaslarının yemekleri sindirmesi düz kaslar sayesindedir.3- Kalp Kası:Kısa çizgili kastır.İsteğimiz dışında çalışır.Çizgili kas görünümündedir ama düz kaslar gibi çalışır.
  Kaslar sinir sistemimizin sayesinde uyarılır ve kasılıp gevşerler ve böylece vücudumuzun hareket etmesini sağlarlar.
 
                         İSKELET VE KAS SAĞLIĞI
1-Yazarken , oturken dik oturmalıyız
2-Yere eğilirken belimizi bükmek yerine dizlerimiz bükmeliyiz
3-Eşya taşırken ağırlığı belimize vermemeliyiz
4-Düzenli egzersiz yapmalıyız
5-Dengeli ve yeterli beslenmeliyiz (et,  yumurta,yoğurt yemeli ve  süt içmeliyiz)
6-Ani hareketlerden kaçınmalıyız
7-Kasları çok yorucu ve ani  hareketlerden kaçınmalıyız.
8-Kemiklerin güçlenmesi için güneşten yararlanmalıyız
         SOLUNUM
Vücüdun enerji elde etmek için havadan oksijeni alarak,vücuda zararlı karbondioksiti havaya vermesi olayına solunum denir.Solunum organları Burun ,yutak,gırtlak ,soluk borusu,akciğer ve diyaframdır.
Burun:Dışardan aldığı havayı ısıtır ve nemlendirir .Burun içindeki kıllar ve sümüksü madde havanın içindeki zararlı maddeleri süzer .Temiz hava buradan yutağa gider.
Yutak:Burun ve hava boşluğunun birleştiği yerdir.Yutak havayı soluk borusuna , yemekleri ise yemek borusuna gönderir.Hava yutaktan gırtlağa geçer
Gırtlak:Yutaktan gelen havayı soluk borusuna gönderir. Gırtlakta ses telleri vardır ve sesin oluşumunu sağlar.
Soluk Borusu:Gırlaktan gelen havayı akciğerlere gönderir.İçindeki tüysü uzantılar  havanın temizlenmesin sağlar.Buradan hava akciğerlere geçer.
Akciğerler:Göğüs kafesinin içinde sağda ve solda olmak üzere iki parçadan oluşur.Solunum olayının en temel organıdır.Sağ akciğer üç , sol akciğer kalbin olmasından dolayı iki bölümden oluşur.Soluk borusu göğsümüzün tam ortasına gelince iki ana kola ayrılmaktadır.Bu kollara bronş denmektedir .Bronşlarda akciğere girince ağaç dalı gibi dallara ayrılır bunlara da bronşcuk denir.Bronşcukların ucunda da  hava kesecikleri vardır.Akciğerlere gelen  temiz hava (oksijen) burada hava keseciklerindeki kılcal damarlara geçer.Oradaki besinleri yakarak onları vücüdumuz için gerekli enerjiye dönüştürür.Pis hava (karbondioksit) ise hava keseciklerine oradan  temiz havanın geldiği yolu takip ederek ağızdan dışarı çıkar.
Diyafram: Kasılıp gevşeyerek solunuma yardımcı olur.Akciğerlerin hemen altında karın boşluğunun üstünde kaslı yapıdır.
    Solunum esnasında diyafram aşağıya doğru  düzleşir, kaburga kemikleri arasındaki kaslar kasılır , göğüs kafesi ve akciğerler de genişler.Akciğerlerin dışında vücudumuz deri yüzeyindeki gözenekler ile de solunum yapar.
                 SOLUNUM ORGANLARININ SAĞLIĞI
Açık ve temiz havada yürüş yapmalıyız.
Evleri ve odaları sık sık havalandırmalıyız.
Kirli hava ve ortamlardan uzak durmalıyız
Yeterince beslenmeliyiz.Yeterince beslenme vücudun direncini artırır
Bazı nefes yoluyla  bulaşabilir.Hastalanmamak için bu tür hastalarla aynı  ortamı paylaşmama lıyız
Bulaşıcı hastalıklardan korunmak için gerekli aşıları yaptırmalıyız
Sigara gibi zararlı maddeleri kullanmamalıyız.Sigara nefes darlığı,akciğer kanseri bronşit astım gibi hastalıklara yol açar.
Hava şartlarına uygun giyinmeliyiz.
 
                    SOLUNUM YOLUYLA GEÇEN HASTALIK
Nezle,bronşit zatüre, kabakulak ,kızıl  ,kızamık , boğmaca, difteri, menenjit ,suçiçeği ve grip gibi hastalıklardır .
                       DOLAŞIM SİSTEMİ
Dolaşım sistemi organları kalp ve damarlardır.Dolaşım sistemi kan yoluyla vücuda besin ve oksijen sağlar.Vücudu mikroplara karşı korur.Karbondioksit ve diğer zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar.Kalp göğüs boşluğunda , iki akciğer arasındadır.Dört odacıktan oluşmuş , üst odacıklara kulakçık alt odacıklara karıncık denir.Karıncıklar  kulakçıklara göre daha sert kaslardan yapılmıştır.Kan karıncıklardan vücuda girer.Kalp kası istem dışı çalışarak kasılma ve gevşeme hareketi yapar.Kasılma ile kan pompalanır , gevşeme ile emirlir.Kalp yetişkin bir insanda dakikada 70 kez çarpar ve  5 litre kanı vücuda pompalar.Kalbin soldaki odacıkları temiz kan ,sağdaki odacıkları kirli kan bulundurur.
Kalbin Çalışması Kasılıp – gevşeyerek çalışır. Kasılma sırasında ilk önce kulakçıklar kasılıp kanı karıncıklara pompalar, daha sonra ise karıncıklar kasılarak kanı kalpten vücuda pompalar.
Kulakçıkların kasılması esnasında; Sağ kulakçık, vücut toplardamarından kirli kanı emer. Sol kulakçık, akciğer toplardamarından temiz kanı emer.
Karıncıkların kasılması esnasında; Sağ karıncık akciğer atardamarına kirli kanı pompalar. Sol karıncık aort atardamarına temiz kanı pompalar.
Not : Kulakçıklar kasılırken, karıncıklar gevşer, karıncıklar kasılırken kulakçıklar gevşer. Odacıklar kasılırken kan pompalanır ve gevşerken kan dolar.Kalbin, atışı esnasında damarlarda oluşturduğu sarsıntıya nabız, atardamarlarda akan kanın oluşturduğu basınca tansiyon denir.
Damarlar
Kanın dolaştığı kanallardır. Yapı ve görevine göre 3 çeşit kan damarı bulunur.
Atardamarlar
Kanı kalpten vücuda götüren damarlardır. Temiz kan taşır. (Akciğer atardamarı hariç) Temiz kanı kalpten vücuda taşıyan damar aort atardamarıdır. Çeperleri kalın ve esnektir.  Tansiyonun en fazla olduğu damardır.
Toplar Damarlar
Kanı vücuttan kalbe getiren damardır. Çeperleri atar damarlardan daha incedir. Vücutta, kalp seviyesinin altında kalan toplardamarlarda kanın geri akışını engelleyen kapakçıklar bulunur. Kirli kan taşırlar. (Akciğer toplardamarı hariç)
Kılcal Damarlar
Tek sıralı epitel hücrelerinden oluşmuş olup ince yapılıdır. Atardamarlar ile toplardamarlar arasında bağlantıyı sağlar. Bir atardamarla bir toplardamar arasında yüzlerce kılcal damar bulunabilir.  Kılcal damarlar kan sıvısı ile doku hücreleri arasındaki temas yüzeyini artırır. Kan ile hücreler arasındaki madde alışverişini sağlar. Kılcal damarlardan;  Oksijen ve besin hücrelere geçer.
  Karbondioksit ve atık maddeler de hücrelerden kılcal damarlara geçer.
Kan Vücudun sıvı olan tek dokusudur. İçeriğinin %90 kadarı su olduğu için akıcıdır. Damarlar içerisindeki madde taşınmasında rol oynar. Kan dokusu 2 kısımdan oluşur.
1.       Kan Sıvısı (Plazma)
Bol miktarda su, organik (glikoz, aminoasit, protein) ve inorganik maddeler ve minerallerden meydana gelmiştir. Kan proteinleri, hormonlar, antikorlar ve üre kan sıvısında bulunur. Görevi hücrelere besin taşımak ve artıkları dokulardan uzaklaştırmaktır.
Not:   CO2 miktarı fazla olan kana kirli kan, O2 miktarı fazla olan kana temiz kan denir.
Kan sıvısındaki hücreler ve proteinlerin elenmesiyle elde edilen sarı renkli sıvı kısma serum denir. Serum içerisinde besinler ve antikorlar bulunur.
2.       Kan Hücreleri
  Kan sıvısında özel görevi olan üç çeşit hücre vardır.
       Alyuvarlar (Eritrositler) : Kırmızı kemik iliğinde üretilirler. Yaşlanmış alyuvarlar karaciğerde parçalanır. Çekirdekleri yoktur. Oksijen ve karbondioksit taşınmasında görevlidir. Yapısında oksijen taşıyan ve kana kırmızı rengini veren hemoglobin (Fe içerir) bulundurur. Kan gruplarının oluşmasını sağlayan özel proteinleri (Antijen) taşır.
     Akyuvarlar (Lökositler) : Sarı kemik iliği, dalak ve lenf bezlerine üretilirler. Vücudu mikroplara karşı korurlar ve antikor üretirler. Hastalık anında sayıları artar. Hareket ederek damar dışına çıkabilirler ve yıpranmış, ölü hücreleri yiyerek temizlerler. Çekirdekleri vardır.
     Kan Pulcukları (Trombosit) : Kanın damar dışına çıkması halinde pıhtılaşmasını sağlarlar. (Fibrinojen proteini ile) Karaciğer tarafından üretilen Heparin maddesi ise kanın damar içinde pıhtılaşmasını engeller. Renksiz olup çekirdek taşımazlar. Çalışması için K vitaminleri gereklidir.                  Dolaşım Şekilleri1.       Küçük Kan Dolaşımı
Bu dolaşım şeklinin amacı kirli kanı oksijen yönüyle zenginleştirmek yani kanı temizlemektir. İzlediği yol sağ karıncıkta başlayıp sol kulakçıkta biter.
Sağ karıncıktaki kirli kan akciğer atar damarı ile akciğerlere götürülüp orada temizlenir. Temizlenen kanın akciğer toplar damarıyla kalbin sol kulakçığına getirilmesine küçük kan dolaşımı denir.
                      Kirli                               kirli              temiz                                      temiz
Sağ Karıncık  →  Akciğer atardamarı  →  Akciğer   →    Akciğer Toplardamarı     →  Sol kulakçık
2.       Büyük Kan DolaşımıBu dolaşımın amacı temizlenen kanı vücuda dağıtıp, kirli kanı kalbin sağ kulakçığına getirmektir.Sol karıncıktaki temiz kan aort atardamarıyla tüm vücuda gönderilir. Vücuttan toplanan kirli kan toplar damar ile kalbi sağ kulakçığına gelir.
                     temiz                            temiz            kirli                          kirli
Sol Karıncık    →    Aort atardamarı    →    Vücut   →    Toplardamar    →  Sağ kulakçık
 Dolaşım Sisteminin Sağlığı
Dolaşım sisteminin sağlığını olumsuz etkileyen en önemli etkenler sigara, alkol ve kirli havadır.
Sigaradaki nikotin, kanın mikroplara karşı direncini azaltır. Alkol, damarların esnekliğini bozarak genişletir. Çocuklukta geçirilen enfeksiyonlar ve bademcik hastalıkları kalbi olumsuz etkiler. Uzun süre ayakta kalmak veya hareketsiz kalmak, toplardamar kapakçıklarını bozarak varise sebep olur.
Hepatit B ve C, tetanos, sıtma, kuduz, tifüs ve AIDS kan yoluyla bulaşan hastalıklardır. Dolaşım sisteminin sağlığının korunması için, dengeli beslenilmeli, düzenli spor yapılmalı, sigara ve alkol gibi zararlı maddelerden uzak durulmalıdır. Kalbi yoracak, yaşa ve bedene uygun olmayan işlerde çalışılmamalıdır.
Tetanos Aşısı: Tetanos mikropları yara, kesik gibi yerlerden kan yoluyla vücuda girer. Tetanos hastalığına yakalanmamak için aşı olmak gerekir. Tetanos aşısı çok küçük yaşlarda yaptırıldığında vücut hastalığa karşı bağışıklık kazanır.
Nabız ve Tansiyon
Kalp, her kasılışında basınç yaparak atardamarlara kan pompalar. Kan basıncının etkisiyle damarlar genişler ve hemen ardından daralır. Kan, damarlarda boğum boğum ileriye doğru gider. Kanın damarlardaki bu hareketi, nabız dalgalarına sebep olur. Nabız, kalbin atış hızıyla aynı hızdadır. Kanın damar duvarlarına yaptığı basınca tansiyon denir. Kalbin kasılması sırasında oluşan basınca büyük tansiyon, kalbin dinlenmesi sırasında oluşan basınca küçük tansiyon denir.

MADDENİN AYIRTEDİCİ ÖZELLİKLERİ
 

Bir maddeyi diğer maddelerden ayıran özelliklere ayırtedici özellik denir. Ayırt edici özellikler:
· Yalnız o maddeye özellik olmalı
· Madde miktarına bağlı olmamalıdır.
Hacim ve kütle madde miktarına bağlı olduğundan ayırtedici özellik değildirler.

1) Yoğunluk (Özkütle)
Bir maddenin birim hacimdeki kütlesine yoğunluk denir.
yoğunluk=kütle/hacim, d=m/v (gr/cm³,gr/lt)
Bir maddenin kütlesiyle hacmi doğru orantılı olarak değişir. Sabit şarlarda yoğunluk her üç fiziksel hal için de ayırtedici özelliktir. Katı ve sıvılarda sıcaklıkla azda olsa bir genleşme olacağından yoğunlukları sıcaklık artışıyla biraz düşer. Gazlarda, esnek bir kapta ısıtılan gazın hacmi büyük oranda artacağından yoğunluğu azalır. Kapalı bir kapta ısıtılan bir gazın yoğunluğu sıcaklık değişiminden etkilenmez. Çünkü hacim sabittir. Sabit sıcaklıkta basınç arttıça yoğunlukta artar çünkü basınç artışı hacim küçülmesine neden olur.

2) Erime noktası
Sabit şartlarda bir maddenin sıvılaşmaya başadığı sıcaklığa erime noktası denir. Erime noktası, madde miktarına bağlı değildir ve katılar için ayıredici özelliktir. Bir maddenin erime ve donma noktaları birbirine eşittir. Isı kaynağı ve katı maddenin kütlesi erime noktasını değiştirmeyip erime süresini değiştirir

3) Kaynama noktası
Isıtılan sıvı moleküllerinin gaz haline geçmesinde buharlaşma, kaynamaya başladığı sacaklığa ise kaynama noktası denir. Sıvılar her ortamda buharlaşabilirler. Yoğunlaşma noktası ile kaynama noktası birbirine eşittir.
* Bir sıvının kaynama noktası, o sıvının buhar basıncının dış atmosfer basıncına eşit olduğu sıcaklıktır.
Kaynama noktası sıvı miktarına bağlı değildir. Sıvılar için kaynama noktası, gazlar içinse yoğunlaşma noktası ayırtedici özelliktir. Kaynama noktası farklılığını tespit etmek için dış basıncın sabit alınması gerekir.

Sıvıların Buhar Basıncı

Bir sıvının buharının sıvı yüzeyine yapışmış olduğu basınca sıvı-buhar basıncı denir. Buhar basıncı ile ilgili bazı koşullar şöyledir.
· Sıcaklık arttıkça buhar sasıncı artar.
· Aynı ortamda buhar basıncı yüksek olan sıvıların buharlaşması koly olacağından kaynama noktaları düşük olur.
· Buhar basıncı yüksak olan sıvı moleküllerinin moleküller arası çekim kuvvti zayıftır.
· Bir sıvı içinde katı çözündüğünde buharlaşmayı azaltacağından buhar basıncınıda düşürür. Buhar basıncındaki düşme çözünen madde miktarıyla doğru orantılıdır.

4) Genleşme
Isınan maddelerin yüzey veya hacimlerindeki artışa genleşme denir. Katı ve sıvıların genleşme katsayıları faklı olduğundan bu maddelerin genleşme miktarları ayırt edici özelliktir. Fakat gazların tümünde 1ºC artışı için genleşme 1/273 kat olduğundan genleşme gazlar için atıredici özellik değildir.

5) Esneklik
Esneklik yalnızca katılar için ayırtedici bir özelliktir. Sıvı ve gazların esnekliği söz konusu değildir.

6) Çözünürlük
Aynı şartlarda bir çözücünün birim hacminde çözünebilen maddenin maksimum miktarına o maddenin çözünürlüğü denir. Çözünürlük her üç hal için ayırtedici bir özelliktir.


2)Elementler,Bileşikler,Moleküller[ppt]

 

2)Element, Bileşik,Molekül[pdf]

ELEMENTLER,BİLEŞİKLER,MOLEKÜLLER:

ELEMENT:
Yapısında tek tür atom bulunan maddelere ELEMENT denir.Hidrojen,oksijen,karbon,iyot gibi.
• Yapısında tek cins atom vardır.
• Fiziksel ve kimyasal yollarla daha basit maddelere bölünemezler.
• Erime ve kaynama noktaları belirgindir.
• Aynı şartlarda özkütleleri birbirinden farklı ve sabittir.
Elementler atomik ya da moleküler halde bulunabilir.

BİLEŞİK:

          En az iki farklı element atomunun belirli oranlarda bir araya gelerek kendi özelliğini kaybedip yeni özellikler kazanması ile oluşan saf maddelere bileşik denir.
Oksijen ve hidrojen birer element iken su,oksijen(yakıcı) ve hidrojenin(yanıcı) birleşmesiyle oluşur.Yakıcı ya da yanıcı değildir.söndürücüdür.
    Alkol,su,tuz,şeker gibi maddeler bileşiktir.

MOLEKÜL:

         Değişik türlerde ya da aynı türlerde atomlar bir araya gelerek “atom kümeleri” oluştururlar.
Bazen aynı tür atomlar birleşerek demir,atom gibi maddeleri oluştururken,karbondioksit,su gibi maddelerde farklı tür atomlar birleşmiştir.
Aynı tür ve ya farklı tür en az iki atomun birleşmesiyle oluşmuş atom kümelerine MOLEKÜL denir.





 
Fen ve teknoloji kısmı artık her hafta işlediğimiz konu ile ilgili bilgiler ile sunuculaktır


Fiziksel Değişim
Maddenin yapısı değişmeden sadece dış görünüşünde meydana gelen değişmelerdir. Fiziksel değişmeler sonucunda yeni maddeler oluşmaz. Sadece maddenin renk, şekil, büyüklük gibi özellikleri değişir. Fiziksel değişmeler sonucunda maddenin kimliği değişmez.

Fiziksel Değişime Örnekler

Buzun erimesi

Kağıdın yırtılması

Tebeşirin toz haline getirilmesi

Küp şekerin ezilerek toz şeker haline getirilmesi

Suyun donması

Çaydanlıktaki suyun buharlaşması


Camın buğulanması

Akşamları gökyüzünün renginin maviden kızıla dönüşmesi

Altından bilezik yapılması

Odunun kırılması

Camın kırılması

Yemek tuzunun suda çözünmesi

Yoğurttan ayran yapılması

Bakırdan tencere yapılması

Havucun rendelenmesi

Kimyasal Değişim
Maddenin iç yapısında meydana gelen değişmelerdir. Kimyasal değişmeler sonucunda maddenin kimliği değişir ve yeni maddeler oluşur. Kimyasal değişmeye uğrayan maddeler eski haline döndürülemez.



Kimyasal Değişime Örnekler:

Kömürün yanması


Sütten yoğurt ve peynir yapılması

Demirin paslanması

Meyvelerin çürümesi

Un ve sudan hamur yapılması

Kumdan cam yapılması

Ekmeğin küflenmesi

Kabartma tozunun üzerine limon sıkılması

Canlıların ölmesi


İnsanın sindirim ve solunum yapması


Bitkilerin fotosentez yapması


Üzüm suyundan sirke yapılması


Doğalgazın yanması


Dişlerimizin çürümesi

Yumurtanın haşlanması

Gümüşün açık havada zamanla kararması











Maddenin Tanecikli Yapısı (Konu Anlatımı)

1.MADDENİN YAPI TAŞLARI-ATOMLAR
Atom:Maddeyi oluşturan en küçük yapı taşıdır.


Maddenin Sınıflandırılması
1.Katı
2.Sıvı
3.Gaz


1.Katı
Tanecikler arasında boşluk yoktur.
Genleşir.
Sıkıştırılamaz


2.Sıvı
Tanecikler arasında boşluk azdır.
Konulduğu kabın şeklini alır.
Azda olsa sıkıştırılabilir
Genleşir


3.Gaz
Tanecikler arasında büyük boşluklar vardır.
Yayılır.
Genleşir.
Konulduğu kabın şeklini alır.
Sıkıştırılabilir.


Molekül:İki yada daha çok atomun oluşturduğu kümelere molekül denir.


Atomun Tarihçesi
John Dalton:Atomlar maddenin en küçük yapı taşıdır ve bölünemez.
J.J.Thomson:Atomun yapısında atomdan daha küçük parçacıklarda vardır.
Ernest Rutherford:Atomun yapısında bulunan Küçük parçacıklar atomun merkezinin etrafında dolaşır.


Katı,Sıvı ve Gazların Genleşme-Sıkışma Özellikleri 
Katı,sıvı gazlar genleşebilir.
Gazlar katı ve sıvılara göre daha fazla genleşir.
Sıvılar ve gazlar sıkıştırılabilir,katılar sıkıştırılamaz.
Gazlar sıvılara göre daha fazla sıkıştırılabilir.


Maddenin Sıkışma-Genleşme Özellikleri ile Tanecikli Yapıları Arasındaki İlişki
Maddelerin sıkışma ve genleşme özellikleri maddeyi oluşturan taneciklerin arasındaki boşluk miktarına bağlıdır.
Tanecikleri arasındaki boşluk miktarı en fazla olan gazlar,sıvılar ve katılara göre daha fazla sıkıştırılabilir ve genleşebilir.


2.ELEMENTLER-BİLEŞİKLER-MOLEKÜLLER

Element:Aynı cins atomlardan oluşan maddelere element denir.
Bileşik:Farklı atomlar içeren saf maddelere bileşik denir.
(İki yada daha fazla cins atomdan oluşmuş maddelere bileşik denir.) 
Molekül:İki yada daha çok atomun oluşturduğu topluluğa molekül denir.
(Hem elementlerin hem de bileşiklerin molekülleri olabilir.) 
Saf madde:Hep aynı birimlerin (taneciklerin)yan yana gelmesiyle oluşan maddelere saf madde denir.
Karışım:İki yada daha fazla maddenin kimliklerini kaybetmeden bir araya gelmesiyle oluşan maddelere karışım denir. 
Saf madde de aynı moleküller yan yana gelir.Karışım da farklı moleküller yan yana gelir. 

Karışımlar iki şekilde bulunur.
1.Homojen karışımlar(Çözeltiler):Özellikleri her yerinde aynı olan ve dışarıdan bakıldığında tek bir madde gibi görünen karışımlardır.Örnek:Şekerli su,tuzlu su.
2.Heterojen karışımlar:Özellikleri her yerinde aynı olmayan ve dışarıdan bakıldığında birden fazla madde varmış gibi görünen karışımlara denir.Örnek:Kum-Su,Tebeşir tozu-Su,Ayran,Yağ-Su,Benzin-Su


3.MADDENİN HALLERİ VE TANECİKLİ YAPISI
Maddeler katı,sıvı ve gaz olmak üzere üç halde bulunur.
Katıları oluşturan tanecikler arasında boşluk olmadığı için akma özelliği yoktur.
Sıvılar ve gazları oluşturan tanecikler arasındaki boşluk,taneciklerin hareket etmesine ve yer değiştirmesine sebep olur.Bu nedenle gazlar ve sıvılar akma özelliğine sahiptir. 
Sıvılar ve gazlar öteleme hareketi yapar.
Öteleme hareketi:Taneciklerin birbirini iterek hareket etmesi,yer değiştirmesidir.


4.FİZİKSEL DEĞİŞİM-KİMYASAL DEĞİŞİM


Fiziksel değişim:Maddelerin kimlik değiştirmeden,başka bir maddeye dönüşmeden,sadece görünümlerinin değişmesine fiziksel değişim denir.
Kimyasal değişim:Maddelerin kimliklerini kaybettikleri,başka madde yada maddelere dönüştükleri değişimlere kimyasal değişim denir.



KUVVET VE HAREKET

Evrendeki her şey ya hareket halindedir ya da durağan yani hareketsiz haldedir. Hareket, cismin konumunun sürekli biçimde değişmesidir. Hareket halindeki bir cismi durdurmak ve durağan hale getirmek ya da hareketsiz durumdaki bir cismi harekete geçirmek için kuvvet denen bir etkinin uygulanması gerekir.
Kuvvet, bir cismi harekete geçirebilmek, hareket halindeki bir cismi durdurabilmek, hareketin yönünü ya da hızını değiştirebilmek için gerekli olan itme ya da çekme miktarıdır. Çim biçme makinesini iten bir bahçıvan, yolcu vagonlarını çeken lokomotif, duvarda asılı olan bir resmi tutan çivi hep kuvvet uyguluyor demektir. Eğer bu kuvvetler uygulanmıyor olsaydı, çim biçme makinesi ile vagonlar hareket etmez, resim yere düşerdi.
Bütün bu itme, çekme ve tutma örneklerinde, kuvvet, üzerinde etki yaptığı cisimle gerçekte temas halindedir. İnsanlar uygulayabildikleri kuvvetin miktarını arttırmak için kaldıraç, makara ve fren gibi mekanizmalar geliştirmişlerdir. Bu tür mekanizmalara basit makine denir. Ama daha güçlü kuvvetler elde etmek ve uygulamak amacıyla daha karmaşık makinelerde geliştirilmiştir. Örneğin, çeşitli yakıtların yakılmasıyla açığa çıkan enerjiyi denetleyerek büyük bir kuvvete dönüştüren motorlar, bu tür gelişkin makinelerdir.
Bütün kuvvetlerin etkiledikleri cisme temas etmeleri gerekmez, yani bazı kuvvetler uzaktan etkiler. Bu tür kuvvetlerden ikisi elektrik ve magnetizmadır. Bir üçüncüsü de, her an yaşadığımız yerçekimi kuvvetidir; yerçekimi, dünyanın üzerindeki bütün cisimlere uyguladığı yere doğru çekme kuvvetidir. Elimizde tuttuğumuz bir tuğlayı bıraktığımız anda tuğla, yerçekiminin etkisiyle yere düşer, bu arada düşerken hızı giderek artar; hızdaki bu artışa ivme denir. Ama eğer tuğlayı elimizde taşıyorsak, tuğla üzerinde yukarı doğru bir itme kuvveti uygulayarak yerçekimi kuvvetini dengeliyoruz demektir; bu durumda uyguladığımız itme kuvveti ile yerçekimi kuvveti birbirine eşittir. Bir römorkör, arkasına halatla bağlı bir mavnayı kanalda sabit bir hızla çekerken, halatın mavna üzerinde uyguladığı çekme kuvveti, su direncinin doğurduğu kuvvete eşittir; römorkör biraz daha kuvvetlice çekerse mavna da daha hızlı hareket eder. 1687’de büyük İngiliz bilim adamı Sir Isaac Newton kuvvet ve hareketle ilgili üç yasa yayımladı. Bunlara Newton hareket yasaları denir.
1. Hareketsiz halde duran yada sabit bir hızla hareket etmekte olan bir cisme, herhangi bir başka kuvvet uygulanmadığı sürece bu durağan halini yada sabit hızlı hareketini korur (Otobüs birden durduğunda yolcuların birden öne doğru savrulduklarına dikkat etmişsinizdir.Savrulmanın nedeni, yolcuların durma anından önceki sabit hızlı hareketlerini sürdürmeleridir.).
2. Belirli bir hızla yol almakta olan bir cismin hızını değiştirmek için gerekli olan kuvvetin miktarı, cismin kütlesine ve cisme kazandırılmak istenen ivmenin miktarına bağlıdır (Bir golf topunu durdurmak, aynı hızla hareket eden bir pingpong topunu durdurmaktan daha zordur;çünkü golf topunun kütlesi daha büyüktür.).
3. Her etki, kendisine eşit ve ters yönde bir tepki doğurur (Bir jet uçağında,motor çok büyük bir gaz kütlesini sürekli olarak arkaya doğru püskürtür; bu nedenle de ters yönde,yani öne doğru itilir.). Elde tutulan, yani üzerinde yukarıya doğru bir kuvvet uygulanan tuğlanın yere düşmemesi de bu yasayla açıklanır.
Hareket halindeki bütün cisimler, momentum denen bir özelliğe sahiptir; cismin momentumu, kütlesi ile hızının çarpımına eşittir. Newton’un ikinci hareket yasasından, bir cismin momentumundaki değişim oranın, o cismi etkileyen kuvvetle orantılı olduğu görülebilir. Momentum korunumlu bir özelliktir; yani örneğin, belirli momentumlarla birbirine yaklaşan iki cisim çarpıştıklarında, toplam momentumlarında bir değişiklik olmaz. 
Kuvvet birimi newtondur. 1 newtonluk bir kuvvet, 1 kilogramlık bir kütlenin hızını saniyede 1 metre/saniye kadar, yani 1 metre/saniye kadar değiştirir.
Bir yüzeyin üzerine düzgün olarak dağılmış halde basan kuvvete basınç denir. Basınç, birim alana düşen kuvvet miktarıyla ölçülür. Kuvvet miktarı ise ağırlık birimleriyle ifade edilir.Dünya yüzeyindeki normal hava basıncı, santimetre kareye yaklaşık 1 kilogramdır. Bu Dünya yüzeyinin ve onun üzerindeki her şeyin her santimetre karesinin 1 kilogramlık bir ağırlıkla aşağıya doğru bastırılıyor olması demektir. 
KUVVET

Bir cismin denge durumunu, veya şeklini değiştiren sebebe kuvvet denir. Demek oluyor ki kuvvet, bir cismi hareket ettirebilir, durdurabilir; veya cismin hareket doğrultusunu ve şeklini değiştirebilir. Bir cismi iterken, çekerken, veya kaldırırken kas kuvveti harcarız. Bir taşıt aracının veya asansörün hızı (veya ivmesi) değiştiği zaman, hareket ettiren kuvvetin farkına varabiliriz.
Fizik biliminin bir dalı olan mekanik, cisimlerin denge durumlarını ve hareketlerini inceler. Mekaniğin önemli bir konusu olan kuvvet, ne tür olursa olsun, yani ister cansız bir cisim, ister bir canlı tarafından meydana getirilsin, bir vektör ile gösterilir.
KUVVETİN SINIFLANDIRILMASI

Her ne kadar fizikçiler,Einstein’ın çalışmalarından bu yana bütün kuvvetlerin tek bir olaydan (elektromagnetik olay)kaynaklandığını düşünürlerse de, kuvvetler üç kümede sınıflandırılırlar:
1. Uzaktan etkiyen kuvvetler yada alan kuvvetleri;
2. Temas kuvvetleri (ancak iki sistemin bağlantı kurması sonucu ortaya çıkar);
3. Kohezyon (iç tutunum) kuvvetleri (katı cisimlerin bükülmezliğini sağlarlar).

ALAN KUVVETLERİ: Bir cismin her bir öğesinin kütlesi üstüne etkirler; bu nedenle alan kuvvetlerine, bir yüzey üstüne etki eden temas kuvvetlerinden ayırt etmek amacıyla , kütle kuvvetleri de denir. Alan kuvvetleri, havasız bir ortam içinde bile birbirinden uzaktaki cisimlere etkirler. Bunlar yerçekimi kuvvetleri, cisimlerin ağırlığı ve elektrostatik, magnetik, elektromagnetik kuvvetlerdir.
TEMAS KUVVETLERİ: Birbirleri ile ilişki halindeki katıların, içine girilmez ve bozulmaz olma özelliğinden kaynaklanırlar. Her iki cisme de ortak, küçük bir yüzeyde (temas yüzeyi) gerçekleşen temas sonucu, bu bölgenin yakınlarında, katı hafifçe biçim değiştirir. Temas kuvvetleri yüzeye dik olduklarında, sürtünmesiz temas söz konusudur. Oysa, bir katı, bir başkasına oranla yer değiştiriyorsa, temas kuvvetleri, yüzeye oranla eğiktirler: Bu duruma da sürtünmeli temas denir. 
KOHEZYON KUVVETLERİ: Katıyı oluşturan atomlar, moleküller yada iyonlar arasında etkirler. Makroskobik düzeyde, bu kuvvetler temas kuvvetlerini andırırlar, ama atomik ölçekte, alan kuvvetleri niteliğindedirler. Katılar arasındaki temas etkileşimlerinde temel nitelikte bir rol oynamakla birlikte, açıkça işe karışmazlar.

KUVVETİN ELEMANLARI

 Uygulama noktası: Kuvvetin uygulandığı noktadır.
 Doğrultu: AB doğrultusu kuvvetin doğrultusudur.
 Yönü: Ok işareti ile gösterilen yön kuvvetin yönüdür.
 Şiddeti: AB vektörünün büyüklüğü kuvvetin şiddetini gösterir.






    



 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol